Şuradan Buradan

Merhabalar...

Şu sıralar bloga ekleyebileceğim farklı mamalar yapmıyorum. Aslında mutfağa girmeyi çok da canım istemiyor... ama blogumdan uzak kaldığımında farkındayım vebişiler yazayım istiyorum. Onun için yemek blogunda öylesine bir topic oldu:)

Bu hafta Halam ameliyat oldu. Patalojiye giden parçaların temiz çıkmasını ümit ederek bekliyoruz. Sonra eşimin abisinin eşi ameliyat oldu. (Eltim oluyor demi :) ) Sonra bir de minik bebek eşimin kardeşinin oğlu (diğer eltimin oğlu) hastaneye yatırıldı daha bir haftalıkken. Orta kulak iltihabı geçiriyormuş:) Ne zaman üşüttün ne zaman iltihap oldu minik anlamadık:) Bu hafta hastanelerde geçti. Üstüne bir de eşimin sınavı benim sınavım derken pek de hoş olmayan bi hafta atlattık...

Benjamin Button'u önceki haftalarda izlemiştim ama blogumda hiç bahsetmemişim. Çok etkilendiğim bir film oldu. Tersine yaşanan bir hayat. Yapılan hatalar, çekip gitmeler sonra da vefa... Sonu çok etkileyiciydi gözlerim dolarak izledim.

Şüphe'yi de dün akşam izledim... Oda çok ilginçti. Yorumlarda çok baydığını okumuştum. Bir yerleri gerçekten çok baymış ki cumartesi gecesi eşimle izlerken uyuya kalmışım:) Eşim sonuna kadar izlemişti. Ertesi gün onu zor susturdum sürekli sonunu söylemek istedi:) Dün akşam da eşim evde olmayınca hemen kalan yarısını izledim...

Pederin bir vaazından çok etkilenmiştim işte orası:

Kendisine günah çıkarmaya gelmiş bir kadından bahsediyor. Kadın birinin dedikodusunu yapıp onurunu düşürdüğünü söylüyor. Pederde ancak şöyle affedilebilirsin diyor. Gidip çatıda bir yastık parçalamasını söylüyor. Kadın kaz tüyü yastığı alıyor binanın çatı katına çıkıyor yastığı parçalıyor ve pederin yanına geri geliyor. Peder sonra diyor ki şimdi gidip tüm tüyleri toplamalısın... Kadın ama bu imkansız nereye gittiklerini nasıl uçuştuklarını bilemem ki. Ve pederin cevabı: Dedikodu da böyledir işte... Sizden çıktıktan sonra nerelere gidebileceğini bilemezsiniz...